Darbeden Kurtuldular, Halka Hesap Vermekten Kurtulamayacaklar! – Ekrem Demirci

1313

Zorluklar kitleleri eğitir.

Son dönemde hemen her yazıya girişte veya yazının bir yerinde “bizi daha zor günlerin beklediği” uyarısında bulunmak rutin hale geldi. Gerçektende zor zamanlardan geçiyoruz. Türk ve Kürt halkı, işçi sınıfı ve tüm emeğiyle geçinenler yoksulluk ve acılar içinde, kanayarak sermayeyi, devleti, faşizmi gerçek yüzleriyle daha iyi tanıyorlar.

Zor dönemler aynı zamanda hem işçi sınıfı ve emekçiler hem devrim güçleri açısından kendi gerçekliğimizle, zayıflıklarımızla ve güçlü yanlarımızla daha fazla yüzleşme, hesaplaşma ve büyük öğrenme dönemleridir. 15 Temmuz gecesi yaşananlar öğrenmek isteyenler için sınıf savaşları tarihine ve teorisine geçecek zenginlikte derslerle doludur.

Bu darbe girişimiyle Türkiye yeni bir döneme girmiştir ve tüm iktidar dengeleri sarsılmıştır. Yeniden bir hegemonyaya veya dengeye oturması normal denilen burjuva usullerle değil 15 Temmuz’da yaşananları aşan boyutlarda çatışmalar ve tüm toplum kesimlerinin hatta bölge ve dünya güçlerinin katılacağı, mahşeri boyutlarda uzun bir sürece yayılan, siyasal çatışmalarla kurulacaktır. Önümüzdeki dönemde hem pratik hem teorik olarak 15 Temmuz üzerinde çok fazla tartışmak ve sonuçlar çıkarmak zorunlu olacak. Burada sadece en genel hatlarıyla ve can alıcı siyasal görevlerimiz açısından özet değerlendirmelerle yetineceğiz.

Devlette kanlı iç savaş.

15 Temmuzun bir kurmaca olduğu, darbe teşebbüsü bile denemeyeceği, “danışıklı dövüş” ve benzeri spekülasyonlar yanlış,zararlı ve siyaseten körelticidir. Şimdiye kadarki tüm başarılı ve başarısız darbe teşebbüslerinin en kanlısı yaşanmıştır. İki gün içinde ölü, yaralı, sivil – asker tutuklananlar mevki ve rütbeleriyle sürekli yenilenerek,yüzler ve binlerle rakamlar olarak sunuluyor.

Tam anlamıyla yaşanan devlet içinde bir iç savaştır ve kanlı bir iç savaştır. Savaşanların yakın bir zamana kadar uzun yıllardır iç içe ve bütün halk düşmanı kirli ve kanlı işlerde ortaklar oldukları düşünüldüğünde,Türkiye’de iktidar mücadelesinin çok sertleştiğinin, rekebetin uzlaşmaz bir karakter kazandığının,çok daha kanlı ve sert hesaplaşmalara gebe olduğunun göstergesidir.

Darbeciler şöyle yapsa başarılı olurdu, şunları yapmadığı için böyle oldu vb. polisiye meraklar veya dolanıma sunulan darbe diyalogları bizi fazla ilgilendirmiyor. Bu konuları iyi bilenler her konuda uzun uzun bilgiler sunuyor ve taraflar da karşılıklı enformasyon ve dezenformasyona devam ediyor. Darbenin başarısızlığı için çok fazla Taht Oyunları seyretmiş yorumlar piyasaya sürülüyor. Burada söz konusu olan bir kurgu değil Türkiye, Kürdistan ve giderek tüm Ortadoğu ve Ortadoğu halklarının geleceğini etkileyecek uzun ve büyük bir toplumsal,siyasal ve sınıfsal kapışmadır. Bu boyuttaki mücadelelerde zamanlama, taktikler, teknikler, hileler, entrikalar vb etkenler elbetteki etkili olur ama sonuç asıl olarak güçler dengesi üzerinden belirlenir, daha güçlü olan kanırta kanırta sonucu belirler.

Sonucu AKP, Genel Kurmay ittifakı belirledi.

Hemen her kesim darbenin Fetullah Gülen kliğinin bir teşebbüşü olduğu üzerinde anlaşıyor. Bütün boyutlarını ve yaygınlığını henüz tam olarak bilemiyoruz ancak açıklandığı kadar Türkiye’deki tüm kışlalara, içlerinde yüz üç general ve orgeneralin olduğu çok sayıda üst rütbelilere uzanan, şimdilik 8000 olarak açıklanan tutuklamalara bakılırsa Fetullahçıların boyutunu aşan daha geniş bir ittifakın ve Tayyip karşıtı çeşitli kliklerinde işin içinde olduğu anlaşılıyor.

Oyun içinde oyun, darbe içinde darbe kaçınılmazdır. Talat Aydemir’le birlikte darbe tezgahlayan faşist Başbuğ Türkeş sonradan gidip onu ihbar etmiştir. Bu egemenler arası iktidar mücadelelerinin, darbelerin kanunudur, birbirlerine de her türlü ihaneti yaparlar. Belliki darbeciler harekete geçenlerden çok daha geniş kesimi kapsıyordu ve son anda araya giren daha etkili güçlerle bunlar tornistan edip ortaklarını yarı yolda bırakmış olabilirler ancak Tayyip’in onları ayırmayacağı, elinin uzanabildiği tüm güvenemeyeceği unsurları tepelemeye çalışacağı kesindir. Tutuklananlar içinde kısa bir süre önce Kürt şehirlerini yerle bir eden ve bu katliamlar dolayısıyla kahraman ilan edilenlerin bulunması bu hamurun daha çok su kaldıracağını gösteriyor.

İlerleyen günlerde bu konunun meraklılarını doyuracak bir yığın kirli ilişkiler ortalığa saçılacaktır. Şimdilik kesin olan sonucu Genel Kurmay ve AKP ittifakının belirlediğidir. CHP, MHP, Merkez medya ve ulusalcı kesimler de AKP’nin arkasında durmuş, mevcut hükümeti desteklemiştir. Bu aynı zamanda sermayenin AKP ve Tayyip’in arkasında durduğu anlamındadır.

Türkiye yeni bir döneme girdi

Türkiye ve Türkiye’de sınıflar mücadelesi yeni bir evreye girmiştir. Tayyip iktidarını ve postunu çok zor kurtarmıştır ve Tayyip’i kurtaran Genel Kurmaydır. Ordu tatarafından kurtarılan Tayyip artık ordunun elinde rehindir. Kendi astlarınca derdset edilen ordu komuta kademesi de Tayyip’e muhtaçtır, bir dönem birbirlerine sarılacaklar. Türkiye’nin en temel gerçeklerinden biri emperyalizme bağımlılıktır. Bu çapta bir kapışma emperyalist kamplarla ve ABD de iktidar klikleriyle mutlak bir ilişki içinde gelişmiştir ve bu durum da yeni ve daha kanlı kapışmaların nedenidir.

Diğer bir boyutuyla bu kirli düzenin çöküşü, kanlı olarak toplumun üzerine yıkılışıdır. Kısa vadede sonuçları ne olursa olsun uzun vadede düzen ağır bir darbe almıştır. Devlet çatlamıştır. Kontrgerilla büyümüş devletin tümü olmuştur ama bölünmüş birbirine düşman kamplar halinde saflaşmıştır. Şimdiye kadar Kürtlere, devrimci muhalefete saldırılarda ortak davranan ama kendi aralarında dolaylı şantaj, tehdit ve örtülü provokasyon ve cinayetlerle devam eden iktidar savaşı açık hale gelmiştir. Faşist klikler arası çatışma şiddetlenerek devam edecek, başarısız darbeyi yeni ve daha büyük teşebbüsler takip edecektir.

Devlet ve düzen parçalanmıştır.

Yaşananlar Türkiye’de devletin birçok parça olduğu ve dağıldığını gösteriyor. Erdoğan ve diğer iktidar klikleri bu yapıya güvenemez artık, bu yapıda kimse kimseye hiç güvenemez. Türkiye’de devlet çatlamış hatta dağılma boyutunda faşist klikler halinde parçalanmıştır. Bir nevi Susurluk dönemi hatta onu aşan iç çeteleşmeler yaşanıyor. Yılların kifayetsiz muhterisi, Mussolini taslağı Doğu Perinçek’e bile rol düştüğüne göre her tarafta faşist çeteleşmeler cirit atıyor. Tayyip korkudan donmuş halde, Genel Kurmay’ın korumasıyla kurtulduğunu anladığında, bu olayı “temizlik yapmak için bize Allahın bir lütfu” lafını sevhen etmedi. Emperyalist kapışmanın sertleşmesi, bölgede yükselen sert çatışmalar, içerde toplumsal çelişkiler ve kopuşmalar. Bu yapıdan yeni ve daha sert darbe denemelerinden başka şey beklenemez.

Bir dönem cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e danışmanlık yapan Yeni Çağ yazarı Ahmet Takan yaşananların faşizm ve devlet kampında ne anlama geldiğini çok özlü anlatıyor. “..hain darbe girişiminin devlet mekanizmasında atom bombası yemiş gibi etki meydana getirdiğini de net olarak aktarabilirim. “Darbe girişimi başarısız oldu” söylemlerine kanmayın, aldanmayın!.. Darmadağın oldu devlet koridorları. TSK, emniyet, yargı ve tüm bakanlıklarda koordinasyon tamamen koptu. Tam bir devlet dağınıklığı görüntüsü hâkim. Kimse kimseyle konuşmuyor. Herkes birbirine düşman gözü ile bakıyor… Yazılan ince senaryo ile gerçekleştirilen darbe Türk milletine bitirici darbe vuruldu. Türk milletinin bel kemiği olan ordu-millet anlayışına suikast yapıldı.”

Devlette iç savaş yaşandı. Faşist klikler birbirine girdi gene halkın kanı akıtıldı ve güçlü olan taraf kazandı. Türkiye’de asıl güç hala devlettir ve devletçi kontrgerillaya hakim olan devlete hakimdir. Bu yaşananlar tartışmasız olarak düzeni çatırdatmış ve zayıflatmıştır. Bunlar bir çok bakımdan bu düzenin çürümesinin ve çöküşünün kanıtlarıdır. Kısa vadede düzenin zayıflamasını Erdoğan kendi iktidarını, diktasını güçlendirmek yönünde kullanacaktır. AKP ve Erdoğan faşizmi bu darbe girişimini tepe tepe kullanacak ve bundan güç devşirecektir. Bu Erdoğan ve ekibinin en iyi becerdiği şeydir. Başkalarının zayıflığını ve korkusunu kendine güç devşirmekte Erdoğanın üstüne yoktur.

15 Temmuz düzenin çöküş alametidir ve ayakta kalmak için Erdoğan ve AKP’ye eskisinden daha fazla muhtaç durumdadır. Bütün gerici ve faşist klikler İlk fırsatta tepelemek üzere, Erdoğan etrafında kenetlenmek zorunda kalmıştır ama Erdoğan güçlü değildir. Erdoğan ve AKP iktidar çeteleri bu sistemin en kanlı ve kirli parçasıdır. Bu yanıyla da kendisi güç değil kırılgan dengeler üzerinde oynayan cambaz durumundadır. Erdoğan ve AKP faşist çetesi de ayakta kalmak için daha fazla IŞİD’leşecektir.

Çatırdıyan düzen Erdoğan’a yaslanıyor, Erdoğan devletçi faşist kontrgerillaya muhtaç ama tam güvenemediği için daha çok IŞİD’çiliğe başvuracaktır. Bu durum kısa vadede Erdoğan’ın ve düzenin güçlenmesi gibi görünecektir. Her iki faşist odak birbirlerine karşı güç kazanmak için halkın ve düzene karşı olan güçlerin üzerine daha fazla abanacaktır. Halklarımız üzerindeki soygun, sömürü, terör ve katliamlar artarak sürecek, terör ve faşist saldırganlık azgınlaşacaktır. Bu durum düzenin toplumsal temelini daraltacak ve toplumun geniş kesimlerinde düzene karşı korunan son güven kırıntılarını da koparıp atacaktır.

Türk cihatçılığı harekete geçmiştir.

Uzun bir dönem Türkiye’yi yöneten iktidar ortakları, tanklarla insan eziyor, füzelerle düzenin kabelerini bombalıyorlar. Darbeye karşı demokrasiyi korumak için sokağa salınanlar tekbir getirerek kafa kesiyorlar. Bunlar birlikte halka karşı neler yapacaklarını Kürt illerinde gösterdiler. Kürt illerindeki tarihe geçecek vahşet ve katliamları Kürt olduklarından çok direndikleri, düzene kafa tuttukları ve iktidarlarını tehdit ettiği için yaptılar ve bunu milli, şoven hisleri kışkırtarak gizlediler. Şimdi Türkiye’nin batısındaki tüm emeğiyle geçinen, yolsuzluğa, zorbalığa, çetelere, dinci dayatmalara hayır diyen ve özgürlükten yana olan tüm bir halk, tüm toplum tehdit altındadır. Kürt şehirlerini kan ve ateşe boğan tanklar, uçaklar, 15 Temmuz’da yaşananlarla açiğa çıktığı gibi, her an hak isteyen her kesin üzerine de ateş ve kan kusmaya hazırdır.

Önümüzdeki süreçte, Ortadoğu’da yaşanan Cihatçı eğilimlerin ve çatışmaların Türkiye’ye daha fazla yayılacağı ve yükseleceği kesindir. Şimdiye kadarki kanlı eylemler büyük oranda dış kaynaklı, daha çok Suriye ve Irak’taki cihada destek boyutunda eylemliliklerdi. Artık Türk ve Kürt unsurlardan oluşan yerli Türkiye cihatçılığıyla karşı karşıyayız. AKP ve Tayyip her ne kadar dış baskılar sonucu IŞİD’in üzerine gitmek zorunda kalsada iktidarı zayıfladıkça ve zorlandıkça içerde daha fazla diğer cihatçılarla iç içe geçecektir. Bunun somut sonucu ve anlamı toplu katliamlarla, bombalamalarla ve palalarla kafa kesmelerle daha çok karşılşacağımız ve bunların artarak devam edeceğidir.

AKP den normalleşme beklemek faşizme yol vermektir.

Bu IŞİD vari sloganlarla sokaklara salınan kaba, hoyrat kana susamış sürüler açıkça Türkiye halkının çoğunluğuna yöneltilmiş kaba ve açık katliam tehdididir.”Halk demokrasi için sokaklarda!”vb başlıkları atan medya darbe teşebbüsünde bulunanlardan daha tehlikeli halk ve demokrasi düşmanlarıdır. TÜSİAD’ın CHP’nin, bir bölümüyle HDP içine yuvalanmış liberallerin sokağa salınan cihadçı katil sürülerini, demokrasi yanlıları olarak göstermeleri, halkı ve kitleleri cellatlarına karşı silahsız bırakmaktır. Bugün AKP yi demokrasiye ikna etmek, normalleştirmek yönündeki beklentiler AKP’nin faşizme yönelik planlarına sol adına destek vermek, halka ihanet edercesine vahim bir hatadır.

Parlamentodaki dört partinin görüntüsü bir büyük aldatmacadır. Onlar demokrasinin değil darbeciler arasında güçlü ve devlete hakim olanın arkasında durdular. HDP nin kendi ipini çeken parlamentoya ve AKP hükümetine itirazsız desteğe koşması, kendileri açısından izaha muhtaç bir durumdur. Türkiye’de demokrasi kazanılacaksa AKP ve sarayla işbirliğiyle değil, saray ve AKP halkın mücadelesiyle yıkılarak kazanılacaktır.

AKP ile parlamentoda normalleşme görüntüsü vermeye çalışanlar sadece kendilerini kandırırlar, kitleler AKP’yi ve sokağa salınan katil sürülerinin kim olduklarını tekbir sesleriyle, binlerce minareden yükselen sala çağrılarıyla, intikam yeminleriyle yaşayarak görmüştür, Sokağa çıkanların halk olduğu aşağılık bir yalandır. Bunları ABD 6.Filosu önünde secdeye durarak namaz kıldıkları kanlı pazar günlerinden bugüne 40 yıldır çok iyi tanıyoruz. Bunlar emperyalizmin, sermayenin, devletin maşaları, katil sürüleridir. Dün emperyalizmin ve sermayenin himayesinde halkın ve devrimcilerin kanıyla beslenerek semirdi ve bugün AKP-IŞİD çeteleri oldular.

Gerçekte de halk sokağa çıkmamıştır. Tayyip’in salya sümük telefon aracıyla yaptığı çağrının karşılığı yoktur. Sokağa polis desteğinde AKP’nin, mafyatik gençlik yapıları, tarikatlar, IŞİD, Nusra çeteleri çıkmıştır. İlk çağrıda sokağa çıkanlar bunların kitlesinin bile çok küçük bir kesimidir. Darbenin bastırıldığı açık olarak ortaya çıktıktan sonra azgın katiller sürüsünün sokaklardaki sayısı artmıştır. Ancak bunların toplamı da AKP nin seçim mitinglerinde topladığı büyük kalabalıkların çok uzağındadır. Bu önemli bir işarettir, sertleşen ortamda, şiddetin kendisini de yakacağını anlayan iktidar ve istikrara oy veren geniş bir kesim gelişmelerden memnun olmadığını göstermiştir. Her halükarda sokaklar devasa kalabalıklarla ve coşkuyla Tayyip ve AKP’nin arkasında durmamıştır.

Tayyip’in çağrısı ve camilerden yükselen selalarla, tekbir naralarıyla Türk IŞİD ve tüm diğer cihatçı çeteler harekete geçti. Görüntüler bunu açıkça gösteriyor. Laik yaşamı benimsemiş geniş kitleler, CHP’ye oy veren demokrat kesimler, milyonlarca Alevi yurttaşımız, Kürtler, devrimciler, ilericiler, aydınlar, kadınlar, gençler kimseden bize bir fayda yok, yolumuzu kendimiz açmalıyız. Tehdit altındaki tüm kesimler, ciddi olarak geleceklerini ve güvenlik sorunlarını başa alarak kendilerini savunacak her türlü tedbiri almalı ve hazırlık yapmalıdır. Güvenliğini devlete ve düzene havale eden, boynunu kasaba uzatan kurbanlık koyun demektir. Halkın acil sorunu güvenlik sorunudur. Devrimciler de karşılıksız birlik çağrılarından önce halkın katil çetelerine karşı kendi savunmasını örgütlemek için ve birlik inşasını diğer ortaklaşmalarla birlikte halkın öz- savunmasını hedefleyen savunma komiteleri temelinde acilen başlatmak durumundadır.

Ekrem Demirci

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız