Hayır Sınıfın Gücüyle Buluşsun: 1 MAYIS’TA ALANLARA! – DKP

1623

Tartışmasız bir biçimde söyleyebiliriz ki, devletin tüm baskı ve zor aygıtlarının devrede oluşuna, tüm ideolojik-kültürel aygıtlarıyla işçi sınıfı ve ezilenleri manipüle ederek Kürt halkı ve kendisine karşı olan toplum kesimlerini düşmanlaştırmasına rağmen AKP ve Tayyip’te cisimleşen şer cephesi referandumda yenilmiştir. Bu faşit iktidar için siyasal bir yenilgidir. Tekelci burjuvazi ve faşist iktidarın ekonomik, siyasal, toplumsal krizini aşabilmesi bu koşullarda mümkün değildir. Bu aynı zamanda sınıfsal toplumsal mücadele dinamiklerini açığa çıkartacak bir düzlemdir.

Referandumun aynasından yansıyanı doğru okuyalım; düne kadar Kürdistan’ı dışında tutarsak -zira burada mızrak çuvala sığdırılacak gibi değildir!-, toplumda yaygın muhalif bir kesim olsa da yaşanmakta olan kriz, esasta burjuva sınıf kesimleri ve siyasal temsilcileri arasındaki bir rejim krizi olarak değerlendirilmekteydi. Gerici-faşist iktidar bunca katliama, baskı ve zora karşı Kürt halkının dimdik ayakta olduğunu gördü. Kuzey Kürdistan’da bunca kıstırılmışlığa, ekonomik-siyasi-askeri teröre rağmen bir irade kırımına yol açamadığını gördü. Referandum ve sonrasında Hayır’ına sahip çıkan kitleler, dimdik ayakta ve iradesine sahip çıkan Kürt halkı hiç bir örtüye yer bırakmayacak şekilde gösterdi ki: Bu kriz sınıfsal/toplumsal bir krizdir. Ezilen ulusun, ezilen cinsin ve henüz kendisi için sınıf olamadığı için oldukça geri bir düzlemden katıldığı halde işçi sınıfının ve emekçilerin taraf olduğu bir rejim krizidir. Bunu artık kimse inkar edemez.

Faşist kurumsallaşmasını derinleştirilmesi anlamına gelen başkanlık rejimine karşı güçlü bir itirazın yükselmiş olması, faşist devletin açmazıdır. Her türlü olanağa rağmen şu açık; AKP ve Tayyip istediğini alamamıştır. Bundan sonra işçi sınıfı ve emekçi halklara karşı bir iç savaş hükümeti olarak, kendi eliyle örgütlediği paramiliter güçlerle birlikte baskı ve şiddeti en yoğun biçimde kullanacaktır. Muhalif tüm toplum kesimleri, doğrudan DAİŞ benzeri dinci-faşist örgütlerin ve faşist devletin üzerlerine doğrulttuğu namlunun, enselerinde hissettikleri satırların tedirginliğini yaşamaktalar. Kurbanlık koyun gibi boynumuzu kılıcın önüne uzatmayacaksak, sokakları terk etmeyecek, örgütleneceğiz. Emekçi halkların yapacağı tek şey artık eskisi gibi yönetilmek istemediğini, faşist iktidarın dayattığı başkanlık rejimi ile de yönetilmek istemediğini eylemli olarak ortaya koymak, öz savunmasını oluşturmaktır.

Sokağın gücüyle hileli referandum sonuçlarını iptal ettirmek elbette bir talep olarak ileri sürülebilir. Ancak bizim asıl çabamız her ne olursa olsun başkanlık sistemini hükümsüz kılmak, faşist devletin kurumsal yapısını işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadele gücünü açığa çıkararak devrimci zoru kitleselleştirerek yıkmaktır.

Siyasal-toplumsal süreçleri yerli yerine oturtabilen ve diyalektik kavrayışa sahip olan herkes görür: Bugün rejim krizine dayanak oluşturan temel yön sınıfsal/toplumsal çelişki ve çatışmaların artık yönetilebilir olmaktan çıkmasıdır. Komünist öznenin misyonu bu krizi derinleştirmektir. İşçi sınıfı ve ezilenlerde zaten özsel olarak tahakküm ilişkilerine karşı; baskı, sömürü ve ezilmeye karşı varolan tepkiyi açığa çıkarmaya ve örgütlemeye ihtiyacımız var. Üstümüzde ve dışımızda bir gücün bize hükmetmesini istemiyoruz, fikri kitelerde henüz oldukça cılız ve bir öfke birikimine dönüşmüş durumda değil. Ancak eskisi ve eskinin de eskisi tekçi egemenlik biçimi olan başkanlık sistemiyle yönetilmek istemiyoruz diyen ve henüz tam olarak yön kazanamamış olan kitleleri faşist devleti yıkma mücadelesine seferber edecek bir mücadele programına ihtiyacımız var. İnsanın tüm yetileriyle kendisini geliştirmeye olan ihtiyacını açığa çıkararak devrim mücadelesini büyütebiliriz. 1 Mayıs’a, buradan ilerleyelim.

Kendi davası için dövüşmeyen, dövüşür sınıf düşmanın davası için!

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik ve dayanışma günüdür. Ama en çok da mücadele günüdür. Mücadele günüdür çünkü, bir hedef doğrultusunda ekonomik, siyasal, toplumsal talepler doğrultusunda bir araya gelmek ve dayanışmak ancak eylemin içerisinde, kendi özgücünü tanıyarak gelişebilir. Mücadele günüdür çünkü, bir tarafta sermayenin diğer tarafta sefalet ve yoksulluğun dağlaştığı, özgürlük yoksunluğunun çığlaştığı koşullarda işçi sınıfının kendisini sınıf olarak varedebilmesi, birliğini kurması ve koruyabilmesi ancak sınıf düşmanına karşı mücadelesi içerisinde gerçekleşebilir. Birlik; kolektif davranabilme ve örgütlenebilme niteliğini, dayanışma; yerkürenin hangi noktasında olursa olsun aynı mücadele bayrağını yükseltiyor olmanın gücünü her hücresinde duyumsamayı imler. Ama tüm bunlar mücadele ekseni üzerinden gelişir.

İşçi sınıfının kolektif davranabilme niteliği sınıf olma karakterinin temel belirleyenlerinden biridir. Ancak bu işçi sınıfının devrimci bir özne olarak, devrime önderlik edebilecek sınıf olarak tarih sahnesine çıkması için yetmez. Kolektif davranmayla kolektif eyleme süreçleri iç içe geçen süreçler olarak gelişmezse, sınıf olarak toplumsal tüm sorun ve talepleri kendi gündemi haline getirmezse işçi kitlelerinden bahsedebilir, ancak devrimin öncü gücü olacak sınıftan bahsedemeyiz. Her siyasal özne, komünist parti nasıl ki varlık hakkını ancak mücadele içerisinde, rüştünü ispat ederek kitle mücadelesinde öncüleşerek kazanabilecekse işçi sınıfı da öncü olma hakkını birlik olarak mücadeleyi yükselterek, sınıflaşarak kazanabilecektir. İşte 1 Mayıs işçi sınıfının programlar çatışmasını gündemleştireceği, gücünü tarihsel deneyim ve birikimlerin ışığında tahkim edeceği ve kendisi için sınıf olmanın özgüvenini, gücünü duyumsayabileceği bir gündür.

İşçi sınıfı ve emekçiler kaderlerine elkoyma hakkını kullanmalıdır. 1 Mayıs, işçi sınıfı ve ezilenlerin itirazdan kaderini belirleme hattında ilerleyeceği gün olmalıdır. Tekçi egemenlik biçimlerine karşı Gezi sürecinde yükselmiş olan tepki birikimine atıfla 16 Nisan’da hileli seçim sonuçlarına karşı kitleler “Hayır Bitmedi, Bu Daha Başlangıç” sloganlarıyla meydanlara çıktılar. Kitleler Gezi’de açığa çıkan özgürlük rüzgarının soluğunu henüz yüklenmemiş olsa da belli bir dinamizmle sokağa aktı. “Hayır bitmedi, daha yeni başlıyor” diye sokağa çıkan, forum örgütlenmelerini tartışan kitlelerin önündeki eşiktir 1 Mayıs. Hayır Meclisleri’ni, ezilen ve sömürülenlerin mücadele kürsüsü haline getirerek, sokak ve meydanları terketmeyerek ancak 1 Mayıs’ı kazanacağız! 1 Mayıs’ı burjuvazinin hileli sandık demokrasisinin yerine sokak demokrasisini işleterek kazanacağız!

DEVRİMCİ KOMÜNARLAR PARTİSİ

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız