Rojava’dan bir Partizan: Bizim Ulaş’a

1447

Bazı insanlar tabuta konulup mezara gömülmez, mezarlıklarda aranmaz. Dört tahtaya sığmaz. Üzerine toprak atılıp geride bırakılıp gelinmez. Çünkü onlar mekan ve zamanlara sığdırılamayacak kadar büyüktürler. Toprağın en derininde yükseklerin en zirvesinde dalgaların ortasında YÜREKTİRLER. Çünkü onlar her yerde olacak kadar çokturlar. Onları böyle yapan zaman ve mekan tanımayan düşleridir. Çünkü onlar karanlığın en koyu anında umudun isimsiz sahipleridir. Zulmün olduğu ve zorbaların bulunduğu her yerde eğilmez baş. Herkesin susturulmaya dilsizleştirilmeye umudun söndürülmeye çalışıldığı bir dönemde KUTUP YILDIZLARI’dır.

Kemal Pir, Ulaş Bayraktaroğlu, Nubar Ozanyan yoldaşlar bu türden insanlardır. Ele avuca konmaz hiç bir yere hiç bir zamana sığdırılamazlar. Çünkü onların mayalarında devrimin şifreleri kodlanmıştır. Elleri vicdan ve yürekleri insan gözlüdür. Dokuları başkadır. Çünkü onlar dalgalarının üstünde ki köpüklerdir.

Ulaş, Ulaştan günümüze dillenen bir devrim türküsüdür. Taksimden Rojava’ ya uzanan bir yoldaş köprüsüdür. Filistine yollanan bir enternasyonal SELAMDIR. Kötülüklerin her yanı kuşatıp çirkinliklerin her yanı sarmaladığı bir dönemde sıkılı bir devrim yumruğudur.

Devrim mücadelesinde sarsıcı zorlu dönemler yaşanır. Umutların kırılmaya iddiaların sarsılmaya amaçların silikleşmeye tasfiyecliğin esmeye başladığı bazı dönemler olur. Faşizmin karabasan gibi umudun üstüne çöküp umutsuzluğu egemen kılmaya çalıştığı dönemlerde bazen teredütler yaşanır. İşte o zaman sıkılı bir yumruk ortaya çıkar zulmün karşısına dikilir. Tasfiyeciliğin önünde durur. O anlar da umut taşıyıcısı yürek işçisi teredüt etmez boşluklara prim vermez, sıkar yumruğunu. Umut olur. Düş olur. O an gözler ona çevrilir. Ulaş tam da böylesi dönemlerin insanıdır. Zor ve sancılı dönemlerin yoldaşıdır. Ulaş denince mertlik, yiğitlik, en zor günde yoldaşına uzanan samimi bir dost eli akla gelir. Yoldaşına naifçe bir tebesüm akla gelir.

BUNDANDIR Kİ ÇOK SEVDİK ULAŞ’ı.

Biz bundandır ki çok sevdik Ulaş’ı. Yiğitliğini mertliğini sevdik. Yoldaşlığına inandık. Dostluğuna güvendik. Bundandır ki herkesten ve herşeyden çok sevme hakkını elde ettik. Tasfiyeciliğin ihanetin kaçkınlığın sahteliğin prim yapmaya çalıştığı etki alanı bulup sözünün dinlendirilmeye çalışıldığı bir süreçte bir kez daha “KOMUTAN CEPHEDE KOMUTANDIR” ilkesini kanıyla Rojavanın devrim topraklarına yazdı. “Gitmediğin yere yoldaşını YOLLAMA” sözünü bir kez daha tasfiyeci kaçkınlara hatırlattı. Unutulmaması gerektiğine büyük ihtiyaç duyulduğu bir dönemde bir kez daha yaşam ve savaşıyla bizlere devrimin ve savaşın sözlerini hatırlattı.

Ulaş Bayraktaroğlu, komutanlığını cephelerde korkusuzca yapan bir yoldaştı. Tıpkı Kemal Pir, tıpkı general Nubar ozanyan gibi. “CEPHEDE OLMAYANA KOMUTAN DENMEZ ” Savaş yoldaşlarının yanında olmayana PARTİLİ denmez.” İlkelerinin doğruluğunu bir kez daha yaşamı ve savaşıyla bizlere öğretti. Düşman üzerine ilk giden, cepheye koşan cephelerden geri gelmek istemeyen o oldu. Bundandır ki o herkesin yoldaşı ve öncüsü oldu. “ULAŞ YOLDAŞ, NE YAPAR EDER, MUTLAKA GELİR!” güveni asla eksik olmadı.

Rojava savaş sahasında devrimci örgütler arasında destek dayanışma ve sahiplenmenin en ileri örneğini ve duruşunu o gösterdi. Bugün yaratılan ve kazanılan her devrimci değerde onun büyük emeği ve çabası vardır. Bir yandan komünarların önderi özgürlük güçlerinin komutanı olurken “önde ve ilerde olana katılırım” diyecek kadar devrimci fikri ve gerçekliği her şeyin önünde ve üstünde gördü. Bu fikri cesaret ve samimiyetle ortaya koydu. Bu fikre büyük inandı.

Sevip devrimciliğine değer verip saygı duyduğu NUBAR OZANYAN yoldaşını her gördüğünde “ BEN TİKKO’ cu yum. Örgüt olarak hepimiz TİKKO’ ya katılacağız” diyerek, mavi gözleriyle dolu dolu gülümserdi. Bu sözleri içtenlikle söylerdi. Ulaş Bayraktaroğlu yoldaş ta dar örgüt bakış açısının esamesi görülmez küçük grup çıkarlarının izine bile rastlanmazdı. O devrimci örgütler arası birlik ve dayanışmaya ortak hareket etme fikrine byük inandı. Kurduğu her cümle de ki samimiyeti gözünde okumak mümkündü.

Nubar yoldaşla sabotaj ve patlayıcı üzerinde yaptığı çalışma ve pratikler kayıt altına alınacak kadar değerliydi. Yan yana geldiklerinde patlayan bombaların sesi ve yankısı bütün darlıkları parçalayacak kadar etkili ve sarsıcıydı. Cephede çetelerden geriye kalan her patlayıcıyı mutlaka Nubar Ozanyan’ a getirir. Çetelerden kalan ele geçirilen patlamamış her çete bombası tekrar onların ellerinde sökülüp parçalanarak işlevli hale getirilip düşmana karşı kullanılmak duruma getirilirdi. Ulaş Yoldaşın severek isteyerek en sık uğradığı karargah TİKKO cuların karargahıydı. En içten çıkarsız hesapsız en samimi paylaşımlarını TİKKO cu yoldaşlarıyla yapardı. ULAŞ BAYRAKTAROĞLU yoldaş denince NUBAR OZANYAN yoldaş akla gelir. ULAŞ BAYRAKTAROĞLU denince mutlaka saldırı pratiği, hücüm fikri ve pratiği, istek ve kararlılığı akla gelir. Düşman karşısında korkusuzluk yoldaş nezdinde çocuk saflığında naif gözlerle süzülen bakışlar akla gelir. Biz bu yoldaş gözlere aşık olduk. Tutulduk. Tutkun olduk. Yoldaş sözüne ve mavi gözüne vurulduk. Yaşamda ve savaş alanında ayrılmayan Ulaş ve Nubar ozanyan yoldaşlar şimdi BAGOK dağına birlikte bakarak ölümsüzler mezarlığında düşlerini büyütüyorlar.

Seni asla unutmayacağız devrimin sağlam güvenilir yoldaşı, ULAŞ YOLDAŞ.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız