Kızıldere Birleşik Mücadele Ruhunun Adıdır! – DKP/Birlik

1138

 

Tarih 30 Mart 1972…

 Bundan tam 47 yıl önce, Mahir Çayan ile yoldaşları, THKO’lu yoldaşlarıyla birlikte, kendileri gibi aynı devrim ateşinin içinde pişen ve olgunlaşan Deniz’leri, cellatların kanlı ellerinden alabilmek adına, iki İngiliz teknisyenini rehin aldılar. Eylemin ertesinde, Niksar’ın Kızıldere köyünde, kerpiçten bir evde sıkıştırılan ON’lar, devletin katil kolluk kuvvetleriyle girdikleri çatışmada, savaşa savaşa ölümsüzleştiler…

Tarihin belirli kavşakları vardır. Bu kavşaklar bazen kendiliğinden gelişen seyirlerin sonucu olarak geçilir, bazen ise geçilemezler. Kavşağı geçmek için ilkin, cürete ihtiyaç vardır. Bunu yapmak için ileri atılan ve cüret edenler ise halkın öncüleri, kahramanlarıdırlar. Bu minvalde 30 Mart, hiç kuşkusuz, bir kahramanlık abidesidir!

O günden bugüne, Türkiyeli devrimciler, 30 Mart gibi sayısız kahramanlık örnekleri gösterdiler. Sadece teknik boyutuyla bakılsa; 30 Mart eylemini çokça aşan icraatları gerçek kıldılar. ‘90’lardan 2000’lere değin süren silahlı mücadele pratiği buna örnek verilebilir. Neredeyse her bir eylem 30 Mart kadar savaşçı, her bir icracı ON’lar kadar kahramanlık örneği göstermiştir.

Ancak ve maalesef, hiçbiri, 30 Mart’ın, Kızıldere’nin menziline erişemedi. Çünkü 30 Mart’ın işaret ettiği yer, silahlı bir eylemden çok daha ötesi, çok daha ilerisiydi. Kızıldere olası, dar bir geleceği değil; göğü işaret edenlerin eylemiydi. Marks, Paris Komünarları’nı tariflerken; “Çakaralmaz tüfekleriyle, göğün fethine çıkmışlardı.” diyordu. Bizimkilerin elindeki tüfekler, belki Komüncülerin elindekinden, daha bir çakaralmazdı. Ancak en az onlar kadar özgürlük ateşiyle kavrulmaktaydılar… Bu yüzdendir ki 30 Mart; bir göğü fethetme girişiminin, en ileri atak halidir!

Öyle ki ON’lar; hiç bitmeyecek bir devrimci dayanışma geleneğini, mücadelede kararlılığı ve öncülükte ısrarı,  sökülemez bir şekilde bilinçlerimize nakşettiler. Nasıl ki Lenin ve yoldaşları kendi geçmişlerine her dönüp baktıklarında, Paris Komünü’nü görüyorduysalar; bugün bizler de, geçmişimize her dönüp baktığımızda, Kızıldere’yi, ‘71’i görmekteyiz ve görmeye devam etmeliyiz.

Bugün ihtiyacımız olan şeyi, 30 Mart özelinde, ‘71’in gizinde bulacağımızdan kuşkumuz olmamalı. Her yönüyle; teorik-siyasal-örgütsel ve pratik olarak; bir dönem devrimciliğinden kopuşu; yeni bir dönem devrimciliğinin inşasının nasıl yapılacağını, tekrar ve tekrar bilince çıkartarak, bu tarihi okumalı ve tüm dinamikleriyle birlikte sahiplenmeliyiz.

30 Mart özelinde, ’71 kopuşunun kazandırdığı tüm bu edinim; yerel seçimler vesilesiyle gündemleşen ve karın ağrıtan, sağcı-parlamentarist demokratlığın panzehridir.  Bugün 30 Mart-Kızıldere ruhunu tekrardan rehber edinmeliyiz. Aynılara omuz vermeli, ileriye atılmalı ve önden koşmalıyız. Bir dönem devrimciliği kendi miadını doldurmuştur. Yeni dönem devrimciliğinin kapısını açacak olan anahtar, cüretten başka bir şey değildir. Cesaret, cesaret ve daha fazla cesaret!

 DKP/Birlik

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız