Ağıtların her yükselişinde şimdi bir isyandır o en güzel nota : Hasan Ali’miz – Direnç Peyman

998

Güvercin tedirginliğinde bir çırpınıştı yaşamak. Bizim çırpınışlarımız vardı. Suya, toprağa ve gönüllere ‘Cemre’ gibi düşen. Böyle aydınlanırdı rezidansların gölgelerinde sesi soluğu kesilmiş, beti benzi atmış varoşlar, suya hasret çöller ve bir tutam mutluluk, Ortadoğu’lu öksüz çocukların gözbebeklerinde.

Bizim hikayemiz o çocukların gözbebeklerinde suret bulmuş Hasan Ali’mizdir. Bizim hikayemiz; o gözbebeklerini ve o çocukları Rakka’nın Kerbela’ya dönmüş çöllerinde sımsıkı kucaklamış Hasan Alimiz’in hikayesidir.

Bugün onun varlığıdır hala bu hikayeyi taze ve diri tutan. Akıllara ve yüreklere atılmış bir oktur o. Öyle ki onun yaşamı özgür insan kime denir, komünar ruhu ya da ideal toplumun insanı nasıl olmalıdır’ın cevabıydı. Ölümü de öyle oldu. Cephede, yoldaşıyla omuz omuza…Savaştı! Hem de çok savaştı!

Elinde silahla savaşı onun için en kolayıydı. Bir avuç yezit selefi çeteyi tarihe gömme cüretini kuşanmış bir özgürlük gücüydü. Esasında o, o büyük karanlığa karşı savaştı. İçeride ve dışarıda. Dışarısı soğuksa ateşi kendi içinde yakacaksın diyenlerdendi. Bunu ilk kez burada demediği çok belliydi. Geride devrimci ana-baba bıraktı. Şehadeti düşmana amansız önlemler aldırttı. Mahalle büsbütün ablukaya alınmıştı. Taziyeler, yoldaşlar, arkadaşlar, alevi halkımız düşmanın bu insanlık dışı barikatlarını aşarak ulaştılar Hasan Ali’yi büyüten eve.

Emekle ve usla bir yol örülmeliydi. Devrim yolunun dar, sarp ve engebeli yamaçlarında bir bakıyorsun elinde kazmasıyla toprakta, bir bakıyorsun kalemiyle yolumuza perspektifler açan fikirlerini satır satır işliyor. İşte biz yeniden ve yeniden birlik diyerek ayağımızı bastığımız bu zemini en çok da Hasan Ali’ye ve onun gibi yoldaşlarımıza borçluyuz. Hasan Ali’nin sessizlikte kaybolan haykırışlarını tüm benliğimize kattık, katıyoruz.

Onun ideolojik-politik, siyasal boyun eğmemişliği bizim açımızdan bir trajedi konusu olarak ele alınıp aktarılacak bir mesele değil aksine tam da ayağımızı bastığımız bu sürekli kopuş zemininin maddi manevi dayanağıdır. Ayağımızı bastığımız zemin onun nasır bağlamış ayaklarıyla gittiği cephelerdir. Onun dipdiri aklı, nasır tutmuş el ve ayaklarıyla bir balyoz darbesi olarak faşizmin tepesine ineceğiz. Faşizmin işkencehanelerini o cümledeki cam misali paramparça edeceğiz. Zira “Bir balyoz darbesi çeliği sertleştirir ancak camı paramparça eder”…

Hasan Ali Ölümsüzdür!

Direnç Peyman

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız