Bir Dağ Kartalı: Mehmet Tekin

1781

Güzel söz edebiyat değildir. Edebiyatı küçümsemek biz­den uzaktır. Gerçek edebiyat ruhları ve vicdanları fetheder. Edebiyat büyük duyguları, de­rindeki hakikatleri dillendirdi­ği gibi her saniye yaşadığımız, tüm yaşamımızı kuşatan küçük ayrıntıları, büyük coşkular ka­dar küçük ve en incelmiş du­yarlılıkları dillendirir. Büyük romanlar yüzyıllar boyu elden ele dolanır, çağları aşar, sınır­ları aşar, tüm kuşakları kavrar, insan, taltifte istemez, kendiliğinden öyledir. Kendi doğasından dolayı bulunduğu ortamları da güzelleştirir. Kal­leşliklerle, ihanetlerle, pusu­larla bilincini süzer ve güzel­leştirir. Türkiye ve Kürdistan devrimcilerinin romanları he­nüz yazılmadı. Yazılsaydı en büyük romancıları kıskandı­racak, en büyük şairlere ilham olacak büyüklükte güzel ya­şamlar ortaya çıkardı.

Bu büyük yaşamların kahra­manları için güzel sözcüğünü kullanmaya ihtiyacımız yok, bu yaşamlar “kendinde güzel­dir”. Devrimcilik bitmeyen bir bilinç, adanmışlık ve özgürlük yoludur. Her zaman ve her ko­şulda haklı ve doğruda durabil­mektir. Devrimcilik “kendinde güzeldir”, ”kendinde güzel” tarif istemezkuşatılmış kapitalizmin çirkinlikleri devrimcilere bula­şamaz. Devrimcilik ya yoktur veya ancak güzel yaşanır.

Kısa yaşamına büyük romancı­ları kıskandıracak olayları sığ­dıran bir devrimciyi anıyoruz Mehmet Tekin. Mehmet Tekin her görevin adamıydı. Her iş ona çok yakışırdı, girdiği her işi güzelleştirirdi. Ama o hep dağ­lara sevdalıydı. O dağlara sev­dalıydı, dağlar ona çok yakışır­dı. Lübnan dağlarında devrimci oldu, devrimciliğe Lübnan dağ­larında adım attı. Kendi tercihi ve kararıyla 1980 ortalarında Lübnan’a gitti ve Lübnan’da tereddütsüz FKÖ’ ye katıldı, FKÖ ve Lübnan vatan cephesi güçleriyle Anti- Lübnan Dağ­larında savaşa katıldı. Anti- Lübnan dağlarının doruğu Şuf (Shouff) Dağlarında faşist Ke­taiblere karşı savaştı. 1987 yı­lında Bekaa’da TKP(B)-SHB saflarına katıldı. Türkiye’ye gi­riş yaptı, faşist Evren cuntasına karşı mücadele yürüttü. Cezae­vine düştü, tahliyesinden sonra TDP’nin Kandil’deki kampla­rında komutanlık yaptı.

Bir gerilla birliğinin komutanı olarak Kürdistan’dan uzun bir yürüyüşle ve çatışmalarla Sivas üzerinden Karadeniz dağları­na geçerken 12 Temmuz 1995 yılında Koçgiri dağlarında as­kerlerle girdiği çatışmada şehit düştü.

Mehmet Tekin’in Lübnan’dan Sivas’a dağ silsilesinde izle­ri duruyor. İstanbul, Ankara ve Çukurova’nın varoşlarında izleri duruyor. Bu izler hiçbir koşulda silinmez, kaybolmaz. Tersine yeni genç kuşakların arayışları her geçen gün bu iz­lere yöneliyor.

Bölgemizi ve ülkemizi kanlı ve zor günler bekliyor. Ortadoğu bilim kurgu romanlarında an­latılanlara taş çıkartacak deh­şet ve vahşet olayları yaşıyor. Yerli ve uluslararası haydutlar halklara savaşmaktan başka bir seçenek bırakmıyor. Tam da senin ve senin gibi düşenlerin zamanı.

Sizlere ne çok ihtiyaç var yol­daşlar. Ama rahat olun bin bir ağla kuşatılmışlığı yeni genç kuşak hızla paramparça ediyor. Şimdilik tam önlerini göreme­seler de her geçen gün açtığınız yollarda izlerinize rastlıyorlar. İzleriniz isyanı, insanı, özgürlü­ğü işaret ediyor. Rahat uyuyun, özgürlüğe susayan bütün bölge halkları bir gün milyonlar ola­rak izlerinizi dolduracak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız