Birleşik Özgürlük Güçleri 2. Olağan Konferansı Sonuç Bildirgesi

2016

Birleşik Özgürlük Güçleri 2. Olağan Konferansı Sonuç Bildirgesi

“Gökyüzünde hiç durmadan uçan ateş kuşlarıyız

hiçbir yerdeyken her yerdeyiz”

Ulaş Bayraktaroğlu

Tarihsel sorumluluklarımızın bilinciyle 2. Konferansımızı örgütledik. Kuruluşumuzdan bugüne geçen iki yılın hesabını vermek için toplandık. Hesabımız, işçi sınıfı ve emekçilere, ezilen halklara, özgürlük isteğiyle ayağa kalkan ve sürekli bastırılan gençliğe, erkek egemen sistemin çarkında adeta bir cins kırımıyla karşı karşıya kalan kadınlaradır. Hesabımız, gözünü bize diken, umudunu bize bağlayan gönlü devrimden yana atan devrimci-demokratik güçlere, dostlara ve yoldaşlarımızadır.

Türk ve Kürt halklarına uzun ve kanlı süreç dayatılıyor. Bu gerçekliğe hazır olan ve süreci önceden karşılayan tek güç Kürdistan’da Kürt Özgürlük Hareketidir. Devrimci Komünarlar Partisi aynı görevi Türkiye’de omuzlamak için öne fırlamıştır. Bu iddiamızı, kuruluşumuzdan bu yana geçen iki yıl içerisinde, başta ölümsüzleşenlerimiz -komutan ve savaşçılarımızdan oluşan 13 yoldaşımız- ile biz büyüttük. Kendimizi Türkiye devrimini örgütleyebilecek komünist bir özne olarak inşa etmek için ileri atıldık.

Kobane Direnişi’nin içerisinde ilk adımlarımızı attık, savaşın ve ateşin içerisinde kendimiz inşa ettik. O süreçten bugüne, Kürt Özgürlük Hareketi’nin bölge halklarına önderlik ederek vermiş olduğu, etkileri ve sarsıntılarıyla sadece bölgeyle sınırlı olmayan IŞİD’le savaşın birçok cephesinde yer aldık. Ezilenleri bombalarla, katliamlarla tehdit eden IŞİD çetelerine karşı Kobane’den Rakka’ya uzanan tüm cephelerde savaştık. IŞİD çeteleri ile ortak iktidar kuran AKP-IŞİD faşizminin yalancı, tecavüzcü, katliamcı siyasetine karşı bir duruş sergiledik. AKP-IŞİD faşizminin yalan makineleri Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerine, tecavüzcü Ensar Vakıf ve şubelerine, Soma katliamını gerçekleştirenlere, işçi ve doğa katili Ağaoğlu’na karşı eylemler yaptık. IŞİD hücrelerinin örgütlendiği dernek ve kurumları bombaladık. Ali İsmail Korkmaz’ın katillerinin işyerini imha ettik.

Konferansımızda fırtınalı iki yılın sorunlarını tartıştık. Bu iki yılın bir boyutu ileri doğru atılmış büyük bir adım, devrim denilebilecek ideolojik-siyasal-örgütsel bir gelişmedir. Bizi tartışmasız olarak TDH’de öne fırlatmıştır. Ancak, bu hızlı çıkışla ideolojik siyasal öncülükte, örgütsel pratik yönlendiricilikte ve devrimci kopuş temelinde, tüm birikimimizi kapsayacak biçimde yeniden harmanlanmada ve organikleşmede yaşadığımız eksikliklerden ve yetersizliklerden dolayı kompartımanlarımızda ciddi sarsıntılar yaşandı. Bu iki yıllık dönem bir yanıyla büyük bir devrimcileşme ve ileri sıçramanın bir yanıyla da önümüze koyduğumuz komün gücü ve özgürlük gücü perspektifiyle çelişen bir pratiğin, örgütsel işleyiş ve ilişkiler sistematiğinin yaşandığı bir dönem oldu. Kimi örgütsel hatalar yaptık, kongremizin belirlemiş olduğu çıtaya uygun olarak kendimizi örgütleyemedik ve savaş gücümüzü açığa çıkaramadık.

Bu durum, ülkede siyasal mücadelenin önünü açacak bir konumlanışa geçemeyişimize neden oldu. Mevcut durumumuz ve devrimci mücadelede bir bütün olarak yaşanan geriye düşme bizde askeri bakışın tek boyutlulaşmasına neden oldu. Kongremizde belirlemiş olduğumuz silahlı mücadele perspektifimiz yanlış değildi. Ancak yanlış olan, doğru çizgimizin zorunlulukların da basıncıyla ters yönlere bükülmesinden kaynaklandı. Bu süreçte BÖG’de politik ve ideolojik yön geriledi, yanlış bir askeri mantık egemen hale geldi. Siyasal yönlendiricilik; işçi sınıfı ve emekçilerin, toplumsal muhalefetin önünü açacak politikalar geliştiremedik. Devrim ve sosyalizm ideallerimize ters askeri bir eğilim egemen hale geldi. Bu askeri kafa komün ve özgürlük ideallerimizle birlikte ideolojik, politik, stratejik hedef ve taktik yönelimlerimizde aşınmalara ve bulanıklaşmaya sebep oldu. Günlük siyasal faaliyetimiz kendiliğindenciliğe savruldu. Stratejik hedefler bulanıklaşınca taktiklerimiz de boşluğa düştü.

Bu bağlamda varlık sebebimiz olan Türkiye devriminin ihtiyaçları doğrultusunda kendimizi örgütleme ve konumlandırmada zayıf kaldık. Rojava ve Türkiye koşullarının özgünlüğünü göz önünde bulunduran bir siyasal-örgütsel-askeri varoluşu örgütleyemedik. Kuşkusuz burada nesnel koşulların, kimi zorunluluklarımızın da payı vardır. Rojava’da savaşmak da bulunmak da devrimciliğimizin bir gereğidir. Ancak hayatı, salt buraya doğru daralmış bir pratikle örmüş olmamız ise yaşamış olduğumuz ideolojik politik hattımızdaki kırılmanın sonucudur. Varoluş amacımızdan, Türkiye devriminin sorun ve ihtiyaçlarından bizi uzaklaştıran pratiğimizin güçlü bir özeleştirisini yaptık.

Konferansımızı bu anlayışla gerçekleştirdik. Kendi yanlışlarımızla, kendi devrimciliğimizle bir hesaplaşma yaptığımız konferansta devrimci bir savaş örgütü olmanın gereklerini inşa etme perspektifiyle yoldaşlar topluluğu olarak birbirimizi acımasızca eleştirdik, eksikleri hataları mahkum ettik, dersler çıkardık. Bunu yaparken şunu unutmadık; yaşadığımız sorunlar sadece örgütsel değil ideolojik-teorik-siyasal arka planı da olan sorunlardır. Biz de çözümü, bu temelde, salt idari yöntemlerle ve örgütsel olanla sınırlı tartışmadık. İddialarımız da görevlerimiz de büyük. Bunu unutmaksızın, sorun ve gündemlerimizi bir bütünlük içerisinde ve derinlemesine ele aldık. Konferansımız bu anlamda ön açıcı olmuş, önümüzü görmemizi sağlamıştır.

Statükodan ve geleneksel devrimci hareketten kopuş zeminimiz olan komün gücü ve özgürlük gücü perspektifimiz en ileri yanlarımızdır. Bugüne kadar atmış olduğumuz tüm adımlara, oluşturduğumuz tüm örgütlenmelere nüfuz etmesi gereken de bunlardır. Bugünden sonra stratejik yönelim ve taktik adımlarımızın uyumunu sağlayabilmek ve devrimci kitle şiddetinin ve özsavunma mücadelesinin önünü açacak bir silahlı mücadele çizgisinin ısrarlı savunucusu ve sürdürücüsü olabilmek için öncelikle kadro sorununa ağırlık verecek, stratejik hattın ve taktiklerin tüm birimler ve kadrolarca kavranmasını en başa yazacağız. Bunun yöntemi de yaşamımızın baştan aşağı stratejik hattımıza uygun inşasıdır.

Konferansımız devrimci ve özgür bir platform olarak gerçekleşti. Kendi yanlışlarımızla yüzleştik ve doğrularımızı esas aldık. Marksistiz diyoruz, Marksizm devrimci eleştiri demektir. Partimizin iç mücadeleyi başa alan devrimci komünar perspektifini kuşanarak yanlışlarımızla hesaplaştık. İki yıl içerisinde ağır yanlışlar yaptık. Aynı zamanda gökyüzünde çakan şimşekler gibi dosta da düşmana da parmak ısırtan işlere imza attık.

Konferansımızda, tüm tartışma, eleştiri ve özeleştirilerimizin sonucu siyasal hattımızın derinlemesine kavranmasını ve bir üst düzlemden geliştirilmesini, askeri stratejik hattın yeniden siyasal çizgimizin denetimine çekilmesini, örgütsel yaşamın parti ekseninde yeniden düzenlenmesini ve komünal ilişkiler üzerinden yükseltilmesini karar altına aldık. Konferansımız, örgütün ve tüm savaş gücümüzün yeniden örgütlenmesi yönünde irade birliğiyle sonuçlanmıştır.

Son olarak belirtmek isteriz ki; biz devrimciler her şeyi açık ve net şekilde ortaya koyup tartışmalıyız; mücadelemizin teminatı kararlılık, devrimci samimiyet, eleştiri-özeleştiri, kolektivizmdir. İşçi sınıfı ve emekçi halklarımızın geleceklerini inşa edecek eylemin-devrimin öznesiyiz. Kendimizden emin adımlarla özgürlüğe ve  zafere doğru durmaksızın büyüyen yürüyüşümüzü sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Tarihsel sorumluluğumuz, kendimizi ve devrimi bu ateş çemberi içinde, kanımız ve alın terimizle, geleceğe bir köprü olma iddiasıyla örgütlemektir.

7 Ağustos 2017

 

 

1 Yorum

  1. Merhaba. Ben sizlerin mücadelesini elimden geldiğince takip etmeye çalışan bir yoldaşınızım. Aranıza katılmak ve mücadeleye her anlamda katkıda bulunmak istiyorum. Bana yardımcı olur musunuz?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız