DKP: Efrin Devrimle Karşı Devrim Arasında Bir Savaştır!

1490

Türkiye’nin başında tıp biliminin anlayacağı cinsten  psikiyatrik vaka bir adam yok. Önceden tasarımı yapılmış,  devlet çetelerinin her ihtiyacına göre dizayn edilen kullanışlı bir çetebaşı diktatör var. Burjuvalardan, bankacılardan, gerici tarikatlardan, Perinçek’e, CHP’ye kadar savaş ve çıkar ortaklığının ortak temsili var. Siyasetin şiddet olarak kurgulanışı “hasta bir adam”ın bağırıp, çağırıp, tehitler savurmasıyla sınırlı değil. Bir şiddet aracı olarak şiyasetin kurgulanışiyla ilgilidir. Bu yüzden Erdoğan kollektif bir temsildir. Devletin ve kapitalist çıkar ilişkilerinin son ortak temsili.

Efrin’de sürmekte olan işgal ve ilhak savaşı yalnızca ; Erdoğan’ la Kürt  devrimci direniş güçleri arasında bir savaş değildir. Bu savaş bir temsil savaşıdır. Erdoğan yalnızca Türkiye tarafında çözülmekte olan devlet sınıflarını temsilen savaşmıyor, aynı zamanda bütün dünya ve Ortadoğu gerici rejimleri adına da savaşıyor. Bu savaş başka bakımlardan da bir temsil savaşıdır. Rojava’da başlayan demokratik  bir toplum  inşası, sadece Türk egemen sınıflarının rejmini tehdit etmiyor, aynı zamanda başarılı bir proje olarak bölge rejimlerini de tehdit ediyor. Çünkü Rojava devrimi her geçen gün bölge halklarına esin kaynağı oluyor.

Efrin savaşı bunlarla sınırlı değil! Efrin savaşı aynı zamanda Kuzey Kürdistan’da  sürmekte olan savaşın bir devamıdır. Kürtleri sömürgeleştirme savaşının bir parçası ve devamıdır. Bu yüzden Efrin’de verilen devrimci direniş savaşı bir devrimci  sathı koruma savaşıdır. Bu bakımdan  “savaşa hayır” demek, savaşan güçlerin karakterini aynılaştırmaktır. Devrimle, karşı devrimci güçler arasında bile isteye ayrım yapmama çabasıdır. Edoğan’da ruhunu ve temsilini bulan fetih savaşını görmemektir. Böyle bir “köpük” siyaset demokratik bir siyaset olmaz. Savaş karşıtlığı buradan kurulamaz…

Erdoğan ve arkasındaki devlet çetelerinin devrimi boğma  girişimi  orta sınıfın  “mağdur”luk ve “vicdan” siyasetine bırakılmayacak kadar keskin ve gerçektir. “Savaşa hayır” demek Türkiye’de  devrim istemiyoruz demektir. Türkiye halklarının özgürleşmesini istemiyoruz demektir. Efrin kazanılmış bir devrim sathıdır. Bu devrimin kalıcı olması; Türk devlet çetelerinin  Erdoğan üzerinden sürdürdüğü ilhak savaşını Türkiye içinde boşa düşürmektir. Efrin’i savunmak bir devrimi savunmaktır..

Efrin Türkiye’nin içidir.

Efrin’de devrimci bir durum var. Devrimci bir toplumsallığın inşası var. Bölge halklarının yüz yıllardır yaşayamadığı barış ve özgürlik içinde yaşama çabası ve inşası var. Efrin devletin olmadığı ve halkın kendini yönettiği özgür bir alandır. Efrin’de devrim var! Erdoğan’da temsilini bulan devlet çetelerinin ilhak girişimi, özgürce yaşama arzusunun sınırın öbür tarafına geçmesini engeleme ve boğma girişimidir. Türkiye demokratlarına,  ilericilerine, sosyalistlerine düşen görev; “savaşa hayır” demek değil, Efrin’de başlayan devrimci cüret ve dalgayı Türkiye’nin içine taşımaktır. Efrin’i bir “toprak parçası” olarak  “mağdur”luk üzerinden değil, devrim olarak sahiplenmektir, devrimden yana olmaktır. “Ortaya konuşmak “ orta sınıf vicdanı üzerinden “meşru” siyaset kurgulamak, mağdurluk söylemleri üzerinden itibar devşirmek kimseyi devrimci yapmaz, tersine burjuva liberal ahlakın parçası ve payandası kılar. O burjuva liberal ahlak ki,  yeryüzünde bütün kapitalist fetih ve sömürünün, serbest piyasanın aklı ve  ruhudur. Bu akıldan kopmak  için Efrin’e bir devrim ve özgürleşme eylemi olarak bakmak gereklidir.

Efrin’e yönelen ilhak savaşı toplumun her kesmini, her sol çevre ve yapıları sınayan bir momenttir. Bir aynadır.

Efrin kaybederse bir devrimci satıh kaybetmiş olur. Bu satıh  yeniden kazanılır. Efrin’de özgür bir hayatı kuran güçler buna muktedirdir! Ama devlet çeteleri Efrin üzerinden toplumun tüm kesimlerini teslim alır ve fetih ederse herkesi suç ortağı kılar. Türkiye’yi bir savaş toplumuna dönüştürür. Türkiyeli sosyalistler, sürmekte olan ilhak savaşını anlamak zorundadır. Devrimci cesaret ve organize olma deneyimlerine dönmek zorundadır. Türkiyeli devrimciler; ilhak savaşına karşı, devrimci savaş bayrağını ellerine almalı ve görevlerini örgütlemelidir. Bunu başarabilecek deneyim ve birikim vardır. Bu bir tercih sorunudur. Devrimci mücadele “makro siyaset” sorunu değil, gazeteci edasıyla ”analizler yapma” sorunu değildir, savaşma ve kavga edebilme yeteneğini kulananabilme eylemidir. Buna cüret edebilme cesaretini ortaya koyma girişimidir.

Biz Devrimci Komünarlar  Partisi olarak  Efrin devrimini  satıhda savunuyoruz. Savaşçılarımız yaralanıyor ve şehit düşüyor. Türkiye’ nin bütün kentlerinde hazırlıklarımızla, olanaklarımızla ilhak savaşına karşı  “Direniş Birlikleri” nin oluşması için tüm desteğimizi vereceğiz.  Tüm sosyalist ve devrimci çevreleri her alanda Devrimci Direniş Birlikleri oluşturmaya çağrıyoruz.  Hemen  direniş hatlarımızı kurmazsak, hegomonik olarak kurgulanmış siyaset üzerinden kendimize bakmaya devam edersek, liberal akıntıya kapılırsak, tarih devrimci -sosyalist olduğunu iddia eden çevreleri de çöpe çevirecektir.

Şimdi cesaret, özgüven ve cüret zamanı.

Şimdi her alanı, devrimci direniş alanına çevirme zamanı.

Şimdi zaman; devrimi Türkiye’ ye çağırma zamanı.

Şimdi zaman; devlet çetesinin ilhak savaşını devrimci bir savaşla karşılama zamanı.

Biz kazanacağız!.     

                           DEVRİMCİ KOMÜNARLAR PARTİSİ

                                                   31 Ocak 2018  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız