Dün Rojava toprakları DAİŞ zulmü altındayken DAİŞ’e yardım ve cephane gönderen Türk devleti, DAİŞ’ten özgürleştirilen bu topraklara, aynı kapılardan kendi askeri, cihatçı çeteleri ve tankı ile girmeye çalışıyor. Bedeli her ne olursa olsun halkların devrim umudu sonuna kadar direnecektir!
Nasıl ki Kobane direnişinde,Gezi direnişi’nin kabusunu atamamış egemenler, can hıraş Rojava topraklarında devrim ve özgürlük güçlerinin ezilmesine çabaladıysa bugün de Türkiye’de iktidarlarının yıkılmasından korktukları içinnülkeyi bir işgal savaşına sokuyorlar.
Seçimlerde her türlü hileye, baskıya, tutuklamaya rağmen yenildiler. Sosyal medyasından, yazarına, sanatçısından, akademisyenine, işçisinden, kadınına kendilerine itiraz eden herkesi baskılarla, tutuklamalarla sindirmeye çalışıyorlar.
Kazdağlarından Karadeniz’e, Hasankeyf’ten Ege topraklarına talan etmek için gelen şirket ve holding sahipleri şimdi rojava topraklarına toki, site, inşaat planları çiziyor.
Bugüne kadar sözde “DAİŞle mücadele ediyoruz” adı altında göstermelik gözaltına aldıkları çetelerin hepsini ülke içinde hücre evlerine yerleştirdiler. Ankara’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta halkları, gençleri, devrimci ve demokratları katlettirdikleri cihatçılarla bugün de Rojava halklarını katletmek için girişimde bulunuyorlar.
Soma’da sayısını bilebildiğimiz 300 işçi katledildi. Tersanelerde, inşaatlarda, atölyelerde her gün katledilen işçi sayısının hesabı yok.
Her gün kadınlar katlediliyor. Bu devlet; kurumlarından derneklerine bir bütün iktidar tecavüzünden, tacizine kadına dönük şiddetin bizzat uygulayıcısı, sürdürücüsü, koruyucusudur. Rojava topraklarında Kürt, Ezidi kadınlarına tecavüz eden DAİŞ çetelerinden sonra, Afrin’de yerleştirdiği çetelerin devamcıları ise bugün Rojava’yı aynı tecavüzcü katliamcı politikalarıyla ele geçirmek istiyor.
Bir “10 Ekim’de” bu devlet Ankara’da bir katliam yaptı. Arkadaşlarımız, annelerimiz, babalarımız, yoldaşlarımızın cansız bedenlerini görmeyen göz, duymayan kulak kalmadı. Ankara katliamıında katledilenlerimizin anmasını dahi yaptırmadı bu devlet. Onlara dair konuşmayı dahi terör örgütü propagandası diye kriminalize etmeye çalışan yine bu devletti. Şimdi bir 10 Ekim’de daha katliam peşinde.
Bugün kim Akp- Mhp’nin faşist politikalarına karşıysa, ekonomik krizden, yoksulluktan, devletin dilencileştirici politikalarından bıkmışsa, tüm bir bölgenin kan gölüne çevrilmesine dair söyleyecek bir sözü varsa, kim ki toprağının, suyunun, evinin talan edilmesine karşı ellerinde kürek, odun nöbete durmuşsa bu devlete ve kim ki her gün bu iktidarın kendisi için sürdürdüğü fetihçi katliamlarında attığı merminin, bombanın parasını aldığı otobüs biletinde ,içtiği suda, elektiriğinde, gazında ödüyorsa işte bugün sadece ve sadece faşist iktidarın ömrünü uzatacak, hegemonyasını, sömürüsünü artıracak bu savaşa amasız fakatsız karşı duruş sergilemek gereklidir. Olduğumuz her yerden, yaşadığımız her sokaktan bu faşist iktidarı kuşatmanın zamanıdır.
Bugün Serekaniye’de Gıre spide, Kobane’de tüm bir Rojava’da işgalci Türk devletine karşı nasıl çarpışıyorsak tüm Türkiye sokaklarını da bu faşist iktidara karşı zapettetmeliyiz.
Bu savaş sadece Rojava’nın savaşı değildir; bu savaş Kaz dağlarında nöbet tutanlardan, kadın katillerine karşı sokağa çıkanların, geleceksizlikten ve çaresizlikten başka bir şey ummayan gençliğin savaşıdır. Yaşamak istiyoruz insanca yaşamak istiyoruz diyen herkesin savaşıdır. Bu savaş Erdoğan diktatörlüğüne karşı bir savaştır.
Tarihte insan olmanın onurunu taşıyanların adları geçiyor, onursuzların, işbirlikçilerin, ağzını ve kulaklarını kapatanları değil. Tarih doğru bildiğini söylemekten kaçmayanları, özgürlüğün ve gerçek adaletin savunucuları tarafından şekillendi. Tarih direnenler tarafından yazıldı ve yazılmaya da devam edecek.
10 Ekim Ankara katliamının Hesabını Soracağız!
Rojava Halkı Yalnız Değildir!
AKP-MHP faşist iktidarın karşısında her yer direniş, her yer özgürlük!
