Fidel’in Yaktığı Meşale Hiç Sönmeyecek – Mehmet Güneş

1383

“Devrim için savaşmayana komünist denmez.”

Fİdel Kastro Ruz

Fidel Kastro ve Che Guevara, bu iki isim ve Küba devrimi dünya devrimciliği içinde de özel bir yerde dururlar. Dünyada haklı olarak en çok hayran kitlesine sahip olan devrimcilerdir. Bu durup dururken veya bir anda kazanılmış bir durum değildir. Sağlam bir devrimciliğin hiç beklenmeyen koşullarda dahi başarı getireceğini kanıtladılar ve dünya devrimcilerine miras bıraktılar. Yaşamları gibi ölümlerinden sonra da tüm dünya ezilenleri ve devrimcileri için büyük bir güç ve moral kaynağı olarak yaşayacaklar.

Fidel Kastro, hayatı ve mücadelesiyle, devrimciler için baştan sona örnek alınacak ve takip edilecek bir devrimci liderdir. Kastro’nun birinci özelliği yılmak bilmez devrimci ataklığı ve devrimcilikteki sürekliliğidir. Fidel Kastro, komple bir devrimcidir. Tuzu kuru bir orta sınıf yaşantısından düzende yükseklere fırlayacak olanaklara sahipken, devrimci sınıf intiharı yapmıştır. Koşullar uygunken özgüvenli olarak, siyasal yolları denemekten kaçınmayan Fidel, burjuva zorbalığı ve şiddeti devreye girince pısıp köşesine çekilmeyip, ona silahla karşı koyma kararlılığında tereddüt etmez. Silahlı 150 civarında bir serüvenciyle ülkenin en büyük askeri kışlasını basacak bir kararlığa ve cesarete sahiptir. Bu silahlı cüret, çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlanır. Başarısızlık, devrimciliğini ve kararlılığını zayıflatmaz; yüz misli büyütür. Devrimci eylemini burjuva mahkemelerinde büyük bir belagatla savunur. Bu bir savunmadan öteye, tüm dünyada faşizme ve emperyalizme karşı dövüşenlerin eline bir bayrak, coşkun bir ajitasyon manifestosu bırakır. İlk bozgunda panikleyip “silahlara veda” demez, silahlı devrimciliğini en üst düzeye çıkararak tekrar eyleme geçer. İkinci hamle de, gene ilk çatışmada 82 kişilik gruptan 70 devrimcinin ölmesiyle, ağır bir bozgun ve katliamla sonuçlanır. Bu durumda da yolundan dönmez, daha büyük bir inatla, “kalan sağlar bizimdir” diyerek yoluna devam eder ve iki yıldan biraz fazla bir zamanda silahlı gerilla ordusuyla Havana’yı kuşatır, devrimi zafere taşır. Devrim, zafere kavuşmuştur, ama ABD’nin dibinde küçük Küba adasında devrimi yaşatmak gibi zor bir görevi de yüksek siyasi ve entelektüel yeteneğiyle başarıya ulaştırır.

Fidel, yalnız Küba’nın değil tüm Latin Amerika’nın devrimci lideridir, Latin Amerika’da anti-emperyalizm ateşini yakan devrimcidir. Fidel Kastro, Che Guevara ve Küba devrimi, dünya devrimleri tarihinde gerilla mücadelesinin sembolüdür. Gerilla savaşlarının tarihi çok eskiye dayanır, ama Küba devrimiyle, devrimci mücadelede gerilla savaşının rolü, tartışmasız bir gerçeklik olarak yerini almıştır. Günümüzde de zorbalığa, diktatörlüğe, faşizme ve emperyalizme karşı bürokratik parlamentolara hapsolan devrim mücadelelerine büyük bir nefes borusu açılmıştır. Bizim için Fidel Kastro yukarıda saydıklarımızın yanında silahlı devrim mücadelesinde ısrar ve inadın sembolüdür.

Türkiye devrimci hareketinde, Küba devrimine ve lideri Kastro ve Che Guevara’ya büyük bir hayranlık vardır. Ölümü üzerine çok anlamlı ve büyük bir sahiplenme yaşandı. Bu olumlu bir tavırdır. Adı sosyalist, komünist olan ne kadar reformist ve bürokratik parti ve örgüt varsa, Kastro’ya ve Küba devrimine övgüler düzerken Türkiye’de faşizme ve emperyalizme karşı silahlı direnişe cepheden tavır alıyorlar. Biz bu Küba ve Kastro hayranlarına hiç olmazsa AKP faşizmine karşı Kastro’ya ve yaptıklarına övgü dizmeye devam ederken az da olsa pratiğini ve devrimci yöntemlerini de örnek almalarını öneriyoruz…

Hayat bize devrimlerin de süreklileştirilmezse eskiyeceğini acı biçimde gösterdi. Bu tehdide karşıda en direngen devrim Küba devrimidir. Bunda Kastro’nun rolü ve sosyalizm anlayışının etkisi çok büyüktür. 1959 yılında muzaffer bir gerilla ordusuyla ve silahlarıyla girdiği Havana’da nasıl büyük bir sevgi seliyle karşılandıysa bu ilgi ve halk desteğini, hiç eksiltmeden koruyan efsane bir devrimcidir o. Koskoca sosyalist sistem ülkeleri domino taşları misali peş peşe yıkılırken, “Allaha çok uzak ABD’ ye çok yakın” olan Küba, ayakta durmayı başarmıştır. Sovyetler Birliği’nde iktidardan dayatılan değişim adı altındaki karşı devrime, en çok yardıma muhtaçken direnen ve sosyalizmde ısrar eden lider Fidel Kastro’dur.

Başta emperyalist kapitalistler olmak üzere, geniş bir liberal sol kesim Küba sosyalizminin ömrünü Kastro’nun ömrüne bağlamış durumdaydı. Dünya gericiliğinin şimdiye kadar Küba üzerine besledikleri hayaller hep kursaklarında kaldı. Bu gericiliğin zirve yaptığı çağda ve tüm olumsuzluklara karşın Küba sosyalizminin şimdiye kadarki direnişi bile büyük bir başarıdır. Emperyalistler ve gericiler istedikleri kadar ellerini oğuştursunlar, Küba devriminin kazanımlarını insanlığın belleğinden silemezler. Geleceğin sosyalizminin en çok öğreneceği yerlerden biri Küba deneyimidir. Devrimimiz, kuşkusuz Küba devriminin bir kopyası olmayacaktır ama geleceğin sosyalizmi Küba devrimi ve sosyalizminden esinlenecektir.

Mehmet Güneş

CEVAP VER

Please enter your comment!
Adınızı buraya yazınız