Bahar Geldi, Atlanın Gidiyoruz! – DKP/Birlik

499

Tarih akıyor, zaman genişliyor, çiçekler açıyor ve Newroz baharı müjdeliyor. Demirci Kawa’nın yaktığı ateş, zalimin zulmüne, egemenin gadrine uğrayan herkesi kavgaya çağırıyor. Her sene olduğu gibi bu sene de, Newroz, Türkiye ve Kürdistan halkları için kurtuluşun ve özgürlüğün bir bayrağı olarak dalgalanmaya devam ediyor. Dün Kawa’nın yaktığı ateş nasıl zalim Dehak’a karşı bir isyan çağrısı olarak yükseldiyse; bugün gerillanın ve devrimci öncünün kırlarda ve şehirlerde geliştirdiği direniş de faşist rejime karşı bir isyan çağrısı olarak yükseliyor. Hiç kuşkusuz, “kulağında karanfil taşıyan” “ateşin ve güneşin çocukları”, bu çağrıyı kent merkezlerine taşımaya yazgılıdır.

Bu sene Newroz’u aslında alışkın olduğumuz bir siyasal güncellikte, faşist rejimin her anlamda saldırılarını yükselttiği bir aralıkta karşılıyoruz. Kapatma davaları, gün aşırı operasyonlar, siyasi yasaklar, tutsaklıklar, bombalamalar ve katliamlar ile toplumsal hareketin ve devrimci öncülerin bastırılmaya-tasfiye edilmeye çalışıldığı bir aralık bu. Çokça söylediğimiz gibi rejim için bu bir pik noktası. Rejim bu pik noktasında sabitlenmiş durumda.Ufak çaplı türbülanslar ve kısmi irtifa kayıplarını yaşasa da hemen sirenleri çalıyor, daha da saldırganlaşıyor.

Gerek ekonomik kriz, gerek Boğaziçi ile görünür hale gelen toplumsal hareket, gerek gerillanın Garé’de rejime kaybettiren direnişi bir bileşke olarak rejimin hem irtifa kaybetmesine, hem de saldırı düzeyini arttırmasına sebep olacaktır. Sola ve devrimci harekete sirayet etmiş olan düzen-içi eğilimlerin, bu saldırılara karşı yetersiz kaldığı açık. Her türlü imaja ve sürekli dolaşımda olan retoriğe rağmen, geçerli söylem eyleme dönüşemiyor; eylemde, geçerli bir söylemi etkin kılamıyor, hatta geçerli bir söylem üretecek kapasiteden gittikçe uzaklaşıyor. Mağduriyet, savunma, pasifizm ve “göle maya çalma” alışkanlıklarından kurtulmadan, rejimin saldırıları ve kendisi bertaraf edilemez. İrtifa kaybederken saldıran rejime karşı, bu vb. alışkanlıkların içerisinden karşı koymak, dar protestocu çizgide ısrar, ancak rejimin kendini tekrardan pekiştirmesinin önünü açar. Newroz alanları da halay çekeceğimiz, türkü söyleyeceğimiz, pankart taşıyacağımız yalancı bir şenlik alanı olarak kalır. Bugünün görevi Newroz alanlarını, bu saldırılara karşı, bir direniş hattı olarak örgütlemektir.

Bu bağlamda, düzenin dışında ve ötesinde düşünmeli, bu temelde pratikleşmeli ve bunu yaşamsallaştırmalıyız. Newroz’u, bir bayram olarak kutlayacağımız yarınlar için, onu bugünden kurulacak bir direniş anı olarak kurgulamalıyız. Tüm parti güçleri ve dostları olarak, Newroz’a etkin ve öncü bir katılım sağlamalıyız. Newroz’dan 1 Mayıs’a kadar baharı, sokak sokak, direniş direniş örgütlemeli, tarihsel rolümüzü oynama konusunda tereddüt etmemeli ve aynı zamanda bunu devrimci öznenin ön-deneyim kazanacağı bir süreç olarak görmeliyiz. Faşizmin güncel tecrit yöntemlerini geçersiz kıldıran, buna işaret eden, gösteren ve öğreten öncü bilinç; bu niteliğini kendi öz-pratiği olarak hayata geçirmek konusunda da atılgan olmalıdır… KÖH’e yönelik yürütülen siyasi soykırım operasyonlarına ve baskılara karşı aktif bir dayanışma ve direniş çizgisiyle mücadeleyi, başta Newroz alanları olmak üzere her yerde yükseltmelidir!

Bahar gelmiştir yoldaşlar, kavga dostları! Topraktan özgürlüğün kokusu yükseliyor. Tıpkı eski zamanlarda olduğu gibi yeniden düşmeliyiz yollara. Küfemize tarihi koymalı ve yüreklerimizi bir mayın misali gömmeliyiz ölülerimizi verdiğimiz topraklara. O toprak ki, baharın müjdecisi. O toprak ki Newroz’un habercisi… Atlanın, gidiyoruz! NEWROZ PIROZ BE!